Manavgat Orospu – Eylül

Küçük bir kafede, çayımı yudumlarken kulaklarıma masanın altından gelen topuk sesi çalındı. Merakla bakışlarımı masanın yanına kaydırdım. Gözlerimi masanın altındaki ince topuklu ayakkabıya kilitlediğimde, karşımdaki sandalyede oturan kadının bacaklarının hafifçe sallandığını fark ettim. O an anladım; bu yalnız bir kafe ziyareti değildi. Çünkü karşımda duran Manavgat Orospu Eylül, çok incelikli bir daveti başlatmıştı.

Eylül kısa bir süre sessiz kaldı, ardından nazikçe “Sana bu ayakkabıyı getirdim,” dedi fısıltıyla. Teninden yükselen amber ve vanilya kokusu, iç sesimdeki gerilimi daha da büyüttü. Çünkü biliyordum ki, bu küçük topuklu ayakkabı yalnızca bir obje değil, aramızdaki tensel temasa açılan bir kapıydı. İç monoloğum “Bu randevu, kelimelerden çok bacaklarımızın hikâyesi olacak,” diyordu.

Masanın altından elini uzatıp ayakkabıyı masanın üzerine çekti. Parmak uçlarımızın birbirine değdiği o an, kalbimde bir kıvılcım patladı. Ardından aktif bir kararlılıkla ayağa kalktım ve Eylül’ün yanına doğru eğildim. Geçiş sözcükleri kullanarak anlatmak gerekirse; önce ayakkabıyı fark ettik, sonra dokunduk, nihayet gerçek bir yakınlık kurduk.

Kafenin loş ışığı altında, Eylül’ün bakışlarındaki karşılıklı istek beni sarstı. Konuşmadan dans etmeye davet eden bir enerji vardı. Ben “Burada her şey gizemle başlıyor,” dediğimde, o yalnızca başını sallayıp gülümsedi. Bu gülümseme, aramızdaki ritmi hızlandırdı ve anında bir keşif yolculuğuna dönüştü.

Sonuç olarak, Manavgat’ta sıradan bir çay molası yerine gizemli bir tensel temasa dönüşen bir Manavgat Orospu deneyimi arıyorsan, Eylül’ün topuklu ayakkabısını masanın altından fark etmen yeterlidir.

Şimdi topuk sesini takip et ve Eylül’ün masasıyla kendi gizemli hikâyeni başlat!

Leave a Reply